Tarihsel belgeler bazen yalnızca kültürel ya da edebi değer taşımakla kalmaz, aynı zamanda bilimsel bulmacaların çözülmesine de yardımcı olabilir. Buna ilginç bir örnek, Selahaddin Eyyubi için kaleme alınan bir övgü şiirinde karşımıza çıkıyor. Yeni yayımlanan bir çalışmaya göre bu şiir, uzun zamandır yanlış tarihlendirildi ve aslında 1181 yılında gökyüzünde parlayan gizemli bir süpernovaya atıfta bulunuyor olabilir.
Eğer bu yorum doğruysa, Selahaddin’e adanmış dizeler yalnızca edebi bir yüceltme değil, aynı zamanda astronomlar için değerli bir gözlem kaydı anlamına geliyor. Çünkü 12. yüzyıl kaynaklarında Avrupa ve Orta Doğu’da bu gök olayına dair başka izlere neredeyse hiç rastlanmamıştı.
Çinli ve Japon gözlemciler, 1181 yılında kuzey gökyüzünde aniden beliren ve aylarca sönmeyen “misafir yıldız”dan ayrıntılı şekilde söz etmişti. Modern gökbilimciler, bu olayın bir nova mı yoksa süpernova mı olduğu konusunda uzun süre tartıştı. Son yıllarda Cassiopeia takımyıldızında keşfedilen sıra dışı bir kalıntı, bu yıldızın bir süpernova olabileceği fikrini güçlendirdi.
Ancak kayıtların yalnızca Uzak Doğu ile sınırlı kalması büyük bir eksiklikti. İşte tam da bu noktada, Selahaddin için yazılmış bir övgü şiirinin yeniden yorumlanması devreye giriyor.
Şiirin yeniden okunuşu
Arap edebiyatının bilinen isimlerinden İbn-i San’ül-Mülk, Selahaddin’i övmek için uzun bir şiir kaleme almıştı. Eserde “adaletinle gökteki yıldızların çoğaldığı” gibi dizeler yer alıyor ve 16 beyit boyunca “yeni bir yıldızın doğuşu” ana tema olarak işleniyor.
Şiirin ilk yorumcuları bu sözleri, 1186’da gerçekleştiği düşünülen sıra dışı bir gezegen kavuşumuna bağlamıştı. Hatta eserin sonradan eklenmiş bir bölümünde “kuyruklu yıldız” vurgusu yapılması, bu görüşü daha da güçlendirmişti. Ancak Almanya’daki Münster Üniversitesi’nden J. G. Fischer ve ekibi, şiirin aslında Selahaddin’in 1181 – 1182 yıllarında Mısır’a dönüşlerinden birine ithaf edildiğini öne sürüyor.
Şiirde geçen ifadelerden biri özellikle dikkat çekiyor: Cassiopeia takımyıldızı Arap geleneğinde “kınalı bir el” olarak betimlenirdi. Dizelerde bu elin “yeni bir yıldızla süslendiği” vurgulanıyor. Araştırmacılar, bu anlatımın sıradan bir yıldızdan çok daha parlak bir gök olayına işaret ettiğini düşünüyor.
Şiirden çıkarılan yorumlara göre 1181 süpernovası, Cassiopeia’nın en parlak yıldızlarından α Cas’tan daha parlak görünmüş olmalı. Japon gözlemcilerin notları da bu görüşü destekler nitelikte; onlar da yıldızı Satürn ile kıyaslanacak kadar parlak tarif etmişti.
Bu ayrıntılar, gökbilimcilerin olaya dair daha kesin hesaplamalar yapmasına yardımcı olabilir. Çünkü süpernovanın ne kadar parlak olduğu, hangi türden patlama yaşandığı konusunda ipuçları sunar. 1006 yılındaki süpernova gibi daha önce kaydedilmiş olaylarla karşılaştırıldığında, bu tür veriler evrenin genişlemesini anlamada bile kritik rol oynayabiliyor.
Bilim ile edebiyatın kesişmesi
İbn-i San’ül-Mülk’ün gerçekten gökyüzünde beliren bir yıldızı mı kastettiğini, yoksa Selahaddin’i yüceltmek için mecazlara mı başvurduğunu kesin olarak bilmemiz mümkün değil. Ancak şiirin sunduğu ayrıntılar, Çin ve Japon kayıtlarını doğrulayan yeni bir kaynak olarak değerlendirilebilir.
Bu tür disiplinler arası okumalar, edebi metinlerin yalnızca tarihsel değil, bilimsel değer de taşıyabileceğini gösteriyor. Araştırmacılar, şiirden çıkacak yeni ipuçlarının 1181 süpernovasının daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayabileceğini düşünüyor.