‘Mütedeyyin, sağcı ya da solcu diye bakmıyoruz’
– Ne zaman, nerede, nasıl bir aileye doğdunuz?
1981 Eskişehir doğumluyum. Disiplinli ve planlı bir ailede büyüdüm, dolayısıyla bu özellik bana da sirayet etti. Bir de kız kardeşim var. Kardeşimle aramızda 10 yaş var. Annem ve babam çalıştığı için ben 10 yıl boyunca tek çocuk olarak büyümem nedeniyle belki de hep kendi kendine yeten bir çocuk oldum. Ailem önüme ne koyuyorsa kitap, defter okuyup yazıp çiziyordum. Aynı zamanda oyunlu, eğlenceli aktiviteler de yaratmayı ihmal etmiyordum tabii. Şimdi geriye dönüp bakınca gerçekten çok güzel bir çocukluk hayatım oldu. Üniversite eğitimim için İstanbul’a gelene kadar Eskişehir’de yaşadım.
– Gemi mühendisi olmak hayaliniz miydi? İlk karar verdiğiniz anı hatırlıyor musunuz?
Ailede hiç denizci yok aslında. Babam şart koşmuştu, eğer şehir dışında okuyacaksam ODTÜ, İTÜ ya da Boğaziçi’ni kazanmak zorundaydım. İyi ki de o hedefi koymuş. Su, deniz her zaman sevdiğim, ilgi duyduğum bir alandı. Lisanslı bir yüzücüydüm aynı zamanda. Mühendisliğe de yatkın olduğum için ikisini birleştirdim. Puanım gelince ilk tercihim gemi inşa mühendisliği oldu ve ilk tercihimi kazandım. 99’da İTÜ’de okumaya başladım. Çok severek okuduğum ve dolu dolu geçirdiğim bir üniversite hayatım oldu. Hep başarılı ve çok okuyan bir öğrenciydim. Üniversite yıllarımda Gemi ve Deniz Kulübü’nü kurduk, ayrıca Çello çalmaya başladım.
– Bir zamanlar Haliç Tersanesi’ne girmenizin yasak olduğu doğru mu?
Aslında orada şöyle bir şey var, ben Sinem olarak yasaklanmadım. Genel olarak tersaneye girişler durdurulmuştu. Onu özellikle söylüyorum, yanlış anlaşılmasın; tersaneler zaten ağır sanayi bölgeleri olduğu için çok rahatlıkla girebileceğiniz alanlar değildir. Ama o dönemde özelleştirilmesi söz konusu olduğu için genel olarak izinli girişleri de durdurmuşlardı. Ben o dönemde Gemi Mühendisleri Odası başkanlığı yaptığım için, aslında kurumsal olarak izinli girebiliyorduk ama gösterilmek istenmiyordu içeride olanlar. Daha sonra Şehir Hatları’na genel müdür olarak atanınca icracı olmak, oraya gelmek harika işler yapmamıza sebep oldu.
– Nasıl keşfettiler sizi?
2019 seçimlerinden sonra bir telefon aldım Büyükşehir Belediyesi insan kaynaklarından, mülakat çağrısıydı. Çok heyecanlandım tabii.
LİYAKATE DAYALI İŞE ALIM
– İmamoğlu ile tanışıyor muydunuz?
Hayır, daha evvelden bir tanışıklığımız yoktu. Tamamen liyakate dayalı bir işe alım süreci oldu. GMO’da yaptıklarımız, çalışmalarımızdan beni bulup bu görev için uygun görmüşler. Büyük bir heyecan ve gurur oldu benim için. 2019 yılında göreve başladığımızda tabi ilk icraatlerimizden biri Haliç Tersanesi’ni kurtarmak oldu. Bilim merkezine dönüştürülme kapsamında aslında atıl hale getirilmişti. Başkanımız İmamoğlu’nun da desteğiyle hem kültür mirası hem de son kalan kamu tersanesi olduğu için burayı katma değer değer yaratacak bir yapıya dönüştürdük. Çok heyecanlı bir süreçti, ekibimle birlikte tersanede harika işlere imza attık.
– O harika işleri konuşalım…
Temelleri 1455 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından atılan tarihi Haliç Tersanesi’ni, atıl bir vaziyetteyken faaliyete geçirerek dünyanın yaşayan ve üreten en eski tersanesi konumuna kavuşturduk. Yeniden üretime başlayan tersanemizde bakım-onarımdan yeni inşalara, Deniz Taksilerden restorasyon çalışmalarına kadar hem katma değer yaratan hem de sanayi ve kültür mirasımızı koruyan projelere imza attık.
– Üretim kapasitesi sıfırdı değil mi?
Evet ama 4,5 yılda 56 yeni inşa yaparak tersane cirosunu 1 milyon TL’den 160 milyon TL’nin üzerine çıkardık. Şehir Hatları’nda görev yaptığımız 2019-2023 yılları arasında deniz ulaşımını canlandırmak için birçok çalışma yaptık. Filomuzdaki vapur sayısını 30’a çıkardık. Günlük sefer sayısını 700’den 891’e, hat sayısını ise 20’den 31’e yükselttik. 8 hattımıza ise yeni uğrama noktaları ekledik. Hafta sonu seferlerini artırıp gece seferlerini başlattık. Tüm bu iyileştirme çalışmalarımız sonucunda, deniz ulaşımında yüzde 55 oranında bir artış sağladık.
– Benim takip ettiğim kadarıyla tersaneye fırsat eşitliği de getirdiniz?
Evet, Şehir Hatları tarihinde ilk kez kadın gemici, yağcı ve kaptanlara istihdam olanağı sağladık. Gemilerde ve Deniz Taksilerde 21 kadın istihdam ettik. Toplam 62 kadın çalışana iş imkanı sağlayarak Şehir Hatları’nda kadın istihdamını yüzde 295 oranında artırdık. Tüm bu gelişmelerle, denizciliği erkek egemen bir sektör olmaktan çıkaracak adımlar attık.
– Ben eski bir Heybeliadalıyım. Vapurlar bizim için çok önemli. Paşabahçe Vapuru da öyle ve siz onu yok olmaktan kurtardınız.
İstanbul’un meşhur vapurlarındandır, 72 yıllık bir tarihi var ve biz Paşabahçe Vapuru’nu yok olmaktan kurtarıp Haliç Tersanesi’nde restore ederek kültür mirasımıza kazandırdık. Yine İstanbul’un simge vapurlarından olan Kızıltoprak’ı da Trabzon’da söküme gitmekten kurtarıp tersanemize getirerek restore ettik. Yenilenen nostaljik vapurumuz, 2023 Nisan ayından bu yana İstanbullulara hizmet vermeye devam ediyor. Restorasyon çalışmaları süren İsmail Hakkı Durusu vapuru da 2024’ün ilk çeyreğinde denizine kavuşacak. Tersanemizde yabancı bayraklı gemilerden mega yatlara, uluslararası yük gemilerinden Şehir Hatları vapurlarına kadar, 4 yılda toplam 358 gemiye bakım-onarım çalışması yaptık. Şehir Hatları gemilerinin, başka tersanelere gitmeden Haliç Tersanesi’nde bakım-onarımdan geçmesi sayesinde büyük giderin önüne geçtik. Ayrıca 5’i elektrik hibrit toplam 50 Deniz Taksi’yi, Haliç Tersanesi’nde ürettik. “En ucuz ve en güzel çay vapurda içilir” mottosu ile Vapur Kafe markasını kurduk, 32 noktada hizmet veriyorlar. 5’i elektrik hibrit toplam 50 Deniz Taksi’yi Haliç Tersanesi’nde üretip 7/24 İstanbulluların hizmetine sunduk, İBB’ye yaklaşık 7,5 milyon Euro tasarruf sağladık.
– AKP tarafından yönetilen Üsküdar’ın belediye başkanı oldunuz. Planlarınızı konuşmak isterim.
Üsküdar, İstanbul’un en kadim ilçelerinden biri. Eski İstanbul’un ruhunu en güçlü şekilde yansıtan semtlerimizden. Kozmopolit bir yer. Aynı zamanda güçlü kadın figürlerin, hanım sultanların izlerini taşıyor. Bu açıdan Üsküdar’ın muhafaza ettiği bu değerleri çok kıymetli buluyorum. Bu değerleri koruyup geleceğe taşıyacağız. Üsküdar bir yandan bu yönüyle öne çıkarken aslında diğer yandan da çok çağdaş ve dinamik bir ilçe. Çok güçlü bir potansiyeli var. Bu potansiyeli de daha iyi şekilde ortaya çıkarmak istiyoruz. Üsküdar’ın farklı kimlikleri barındırıyor, aynı potada eritiyor olmasını çok seviyorum. Bir ayağı geçmişte, bir ayağı gelecekte, geçmişten güç alarak geleceğe adım atan, eskimeden yenilenen bir Üsküdar düşlüyorum. Bir yandan Eski İstanbul’un o eşsiz ruhunu yansıtan diğer yandan nitelikli festivalleriyle, etkinlikleriyle gençliğe ve geleceğe göz kırpan dinamik bir Üsküdar inşa edeceğiz. İmar problemlerini çözmüş, depreme dayanıklı kentsel dönüşümü yapılmış, kültürel mirasına saygılı, sanat ile iç içe, sosyal ve yeşil alanlarıyla yaşlıların huzurlu, gençlerin mutlu olduğu bir Üsküdar hayalim var.
Kutuplaşmanın karşısında duruyoruz
– ’‘Üsküdar, Yeni Kadıköy olacak’ yorumları yapılıyor gördünüz mü??
Üsküdar birçok anlayış, görüş ve yaşam tarzında komşuyu barındıran bir ilçe. Biz mütedeyyin, muhafazakar, sağcı solcu diye bakmıyoruz. Herkesi kucaklamak istiyoruz. Vatandaş da zaten özellikle belediyecilikte eşit hizmet getiren, çalışan, icraatçı yöneticiler görmek istiyor. Biz zaten halkçı, hemşehrilerimizi kutuplaştırmayan kent yönetimini büyükşehirde de deneyimledik ve bunun çok faydasını gördük. Biz kutuplaşmanın karşısında duruyoruz. Biz komşuluk, yurttaşlık ilişkilerini önceleyen, eşit hak temelli bir yönetim sergilemek istiyoruz. Huzurun, mutluluğun ve aslında başarının da birlikte olmaktan geçtiğini biliyoruz.