Çin geride kaldı, yatırımcılar ABD’ye akın etti
Son yıllarda pek çok ülke dolara olan bağımlılığını azaltmaya çalışırken ABD, Covid’den bu yana sınır ötesine akan tüm yatırımların neredeyse üçte birini kendine çekti.
Bloomberg News’e gönderilen bir Uluslararası Para Fonu (IMF) analizi, 2020’deki dolar kıtlığının küresel yatırımcıları ürkütmesinden ve 2022’de Rus varlıklarının dondurulmasından bu yana ABD’nin küresel yatırım akışındaki payının düşmediğini, aksine arttığını gösteriyor.
IMF’ye göre ABD, pandemi öncesi yüzde 18 olan payı yaklaşık üçte bire çıkardı.
ÇİN’İ SOLLADILAR
Doların hakimiyetine ilişkin tüm endişelere rağmen, ABD faiz oranlarının son on yılların en yüksek seviyelerine çıkması denizaşırı yatırımcılar için büyük bir cazibe kaynağı oldu.
IMF verilerine göre Çin’in brüt sınır ötesi sermaye akışlarındaki payı, 2019’a kadarki on yıllık dönemde yaklaşık yüzde 7 iken 2021-23 döneminde yüzde 3’e geriledi.
Nisan ayı verileri de Çin’e yapılan denizaşırı yatırımların üst üste dördüncü ayda da yavaşladığını gösterdi. Faizlerin düşük seviyelerde seyretmesiyle birlikte yerli Çin sermayesi de bu dönemde dışarı aktı ve yerel firmalar nisanda 2016’dan bu yana en fazla döviz alımını gerçekleştirdi.
Buna karşın ABD, küresel sermayeden giderek daha fazla pay almaya başladı. IMF verileri, net bazda ABD’nin 2021-23 döneminde GSYH’nin yaklaşık yüzde 1,5’i kadar giriş aldığını gösterdi.
BIDEN TEŞVİKLERİNE GELİYORLAR
ABD ayrıca, Başkan Joe Biden’ın yenilenebilir enerji ve yarı iletken üretimini teşvik etme girişimleri kapsamında milyarlarca dolar değerindeki teşvikler sayesinde yeni bir doğrudan yabancı yatırım dalgası çekti.
ABD’ye gelen yabancı yatırımlar Biden yönetimi tarafından desteklenen projeleri içeriyor. Örneğin, Güney Koreli Samsung Electronics toplam 44 milyar dolarlık bir girişimin parçası olarak Teksas’da çip üretimini artırmak için 6,4 milyar dolar hibe alacak.
RÜZGÂR TERSİNE DÖNEBİLİR
Öte yandan Fed’in bu yılın sonlarına doğru faizleri düşürmeye başlayacağının sinyalini vermesi ve Donald Trump’ın seçimi kazanması halinde ABD’nin avantajları uzun sürmeyebilir.
Kasım ayında yapılacak olan başkanlık seçimleri politika belirsizliğini artırarak vergiler, gümrük tarifeleri ve jeopolitik gerginliklerin artmasına neden olabilir.
Fed’in yılsonuna kadar faiz indirimi döngüsüne başlayacağı beklentileri de küresel sabit gelirli yatırımcılar için yüksek getirili ABD varlıklarının cazibesini azaltabilir.