Aşırı sağcı Ulusal Birlik nasıl Fransa’nın en büyük partisi haline geldi?
8 mins read

Aşırı sağcı Ulusal Birlik nasıl Fransa’nın en büyük partisi haline geldi?

Övgü Pınar

Fransa’da Pazar günü yapılan erken genel seçimlerin ilk turunda yüzde 33 oyla birinci parti olan Ulusal Birlik (RN), bu başarısını ikinci turda da tekrarlarsa İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez ülkenin yönetimine aşırı sağ gelebilir.

İlk yıllarında faşist izler taşıyan, marjinal, ırkçı bir parti olarak görülen Ulusal Birlik’in bu yükselişinde, Marine Le Pen liderliğinde yürütülen “şeytan çıkarma” süreci etkili oldu.

Göç karşıtı aşırı sağcı partinin geçen ay yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yüzde 31 oy alarak, en yakın rakibini ikiye katlaması, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un erken seçim kararı almasıyla sonuçlanmıştı.

Macron’un ağırlıkla “kumar” olarak nitelenen bu kararı, Avrupa Birliği’nin en büyük ikinci ekonomisi, G7 üyesi, nükleer güç Fransa’da, aşırı sağın iktidarın kapısına dayanması sonucunu doğurdu.

2017 genel seçimlerinde 8, 2022’de 89 milletvekilliği kazanan parti, bu kez ise 577 sandalyeli mecliste mutlak çoğunluk değilse bile nispi çoğunluğu elde edebilir.

1972’de Ulusal Cephe (FN) adıyla kurulan partinin bugün Ulusal Birlik adıyla zirveye ulaşmasında başrolü Marine Le Pen oynadı.

55 yaşındaki Marine Le Pen, babası Jean Marie Le Pen’in kurduğu partinin yönetimini 2011’de ele geçirmesinin ardından bir imaj yenileme çalışması başlattı.

Marine Le Pen, “Cumhuriyetin şeytanı” ve “Holokost inkarcısı” olarak anılan babası ile eski bir Nazi olan Pierre Bousquet gibi hareketin kurucusu isimlerle parti arasında mesafe kurmaya çalıştı.

Jean Marie Le Pen 2002’de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura kalınca ülkede büyük bir protesto dalgası yükselmiş ve ikinci tur Jacques Chirac’ın yüzde 82’lik zaferiyle sonuçlanmıştı.

Ulusal Cephe’nin önemli isimlerinden, Perpignan Belediye Başkanı ve Marine Le Pen’in eski sevgilisi Louis Aliot, partiyi bu mirastan temizleme çabasını açıklarken, ‘’İkimiz de daha genç bir nesildendik, geçmişe takıntılı değildik. Bize karşı gösteriler sonrası Ulusal Cephe’yi içeriden değiştirmemiz gerektiğine karar verdik” diyordu.

Marine Le Pen bu süreçte 2018’de partinin ismini de Ulusal Birlik olarak değiştirdi.

Geçmişe değil geleceğe bakan bir parti imajı çizmesinde en kritik adımlardan biri de yönetimi 1995 doğumlu Jordan Bardella’ya devretmesi oldu.

Parti yönetimi ilk kez Le Pen soyadını taşımayan birine geçti ve reddi miras süreci, en azından görünürde, tamamlandı.

Bardella’nın, partiyi gençlere, kadınlara, “beyaz yakalılara” da hitap eder hale getirmek amacıyla Marine Le Pen tarafından özellikle seçildiği yorumu sıkça dile getiriliyor.

2022’de lider koltuğuna oturan Bardella’nın İtalya göçmeni bir ailenin çocuğu olarak banliyöde büyümüş olması nedeniyle “makbul göçmen” figürü olarak öne çıkarıldığı vurgulanıyor.

‘Güzel görünümlü faşist’

Ulusal Birlik Partisi’ne hükümeti kurma görevi verilirse başbakan olması beklenen Jordan Bardella’yı bir pazarlama başarısı olarak görenler var.

Bazı uzmanlar, Bardella’nın söylemlerinin içerik olarak Le Pen ailesininkinden farklı olmadığını; ayrımcı, göç ve İslam karşıtı benzer mesajları, daha sakin bir tonda dile getirdiğine dikkat çekiyor.

Fransız aşırı sağı ve iletişim dili uzmanı Profesör Cecile Alduy, Ulusal Birlik’in programının hala ayrımcı olduğunu söylüyor.

2018-2022 arasında iletişim uzmanı olarak Bardella ile çalışan Pascal Humeau da, aşırı sağın yeni yıldızı için “içi boş kabuktan ibaret” bir pazarlama ürünü diyor.

Eski patronuyla anlaşmazlığa düşmesi sonrası geçen Ocak’ta France 2 kanalında yayımlanan bir programa konuşan Humeau şöyle devam ediyor:

“Bardella’nın bugün hissedilen rahatlığı ve coşkusu üzerinde aylarca çalıştık. İnsanlar onun için en azından ‘Bir faşist için hoş görünüyor’ diye düşünsün istedik”

Merkez, sağa kaydı

Ulusal Birlik’in başarısı açıklanırken, bu partiye oy vermenin artık utanç verici olmaktan çıkmış olması da öne çıkarılıyor.

Bu normalleşme sürecinde, “merkez” olarak nitelenen Cumhurbaşkanı Macron liderliğindeki liberal kanadın da rolü olduğu yorumlanıyor.

Merkez siyasetin, aşırı sağı, ana akım siyasette ‘kabul edilebilir’ hale getiren adımları olduğuna işaret ediliyor.

Buna bir örnek, Macron’un partisinin geçen yıl meclise sunduğu göç yasasıydı. İlk hali mecliste reddedilen yasa daha da sertleştirilmesinin ardından Ulusal Birlik’in de desteğiyle kabul edildi. Le Pen bunu partisinin “ideolojik zaferi” olarak sahiplendi.

Göç karşıtlığının yanı sıra, seçmenin en büyük kaygılarından olan yaşam pahalılığı ile mücadele de Ulusal Birlik’in öncelikli mesajları arasında.

Ancak bu başlıktaki vaatlerini gerçekleştirebilmek için fonu nereden bulacakları sorusuna net bir yanıtları yok.

Nazizm’e net mesafe

Partinin kurucusu Jean Marie Le Pen’in kendi kızı tarafından yönetimden uzaklaştırılmasında en büyük etken, Holokost’u reddeden sözleriydi.

Baba Le Pen, Yahudi soykırımında kullanılan gaz odalarının “tarihin bir detayı” olduğunu söylediği için yargılandı ve kendi partisinden atıldı.

Kızı Marine, 2. Dünya Savaşı’nın dokunulmaz bir başlık olduğunu anlamış olacak ki, Almanya’daki Almanya için Alternatif (AfD) partisini “zehirli bir ortak” diye niteledi ve Avrupa Parlamentosu’ndaki Kimlik ve Demokrasi (ID) grubundan attı.

Bu adım AFD’den önemli bir ismin, Nazilerin paramiliter gücü SS organizasyonu için “her üyeleri otomatik olarak suçlu kabul edilemez” demesi sonrası geldi.

Ulusal Birlik son dönemde en azından kamusal söylemlerinde Yahudi karşıtı ifadelerden kaçınmaya özen gösteriyor.

Buna karşılık İslam karşıtı açıklamalar partinin en üst düzey kademelerinden de gelmeye devam ediyor.

Jordan Bardella da geçen Nisan’da yaptığı bir açıklamada, “Bugün ulusumuzun karşı karşıya olduğu en büyük tehdidin radikal İslam, siyasal İslam olduğunu düşünüyorum. Fransa ve Fransız toplumunu fethetmek ve kendi yasaklarını tüm Fransız halkına dayatmak istiyor. Bazı insanlar buna razı oluyor, ben olmuyorum” diyordu.

Marine Le Pen de 2022’de, İslami başörtüsünü “Nazizm kadar tehlikeli” bir ideolojinin göstergesi diye tanımlıyordu.

Başörtüsünü kamusal alanda yasaklamak partinin vaatleri arasında yer alıyor.

Ancak Bardella geçen ay, bunun kısa vadedeki öncelikleri arasında olmadığını açıkladı.

Kampanya vaatleri arasında göçmenlerin sosyal hizmetlere erişimini kısıtlamak, çifte vatandaşlığı olanların bazı kamu görevlerine gelmesini engellemek ve “İslamcı ideolojilerle savaşmak” da var.

Anket şirketi Verian’ın geçen yıl sonunda yayımladığı bir araştırmaya göre, son 40 yıldır ilk kez Ulusal Birlik’in bir tehlike oluşturmadığını düşünen Fransızların oranı (yüzde 45), tehlike oluşturduğunu düşünenlerin (yüzde 41) üzerine çıktı.

Gelecek Pazar günü yapılacak 2. tur seçimler de bu soruya yanıt verecek bir referanduma dönüşebilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir