‘Anladım, hayat düşmeler ve kalkmalarla dolu’
17 mins read

‘Anladım, hayat düşmeler ve kalkmalarla dolu’

Onu sahnede iki kere izleme fırsatı buldum. Sesi ve şarkıları bir yana, harika bir aurası var, gözünüzü ondan alamıyorsunuz. Bu sefer albümü çıktıktan birkaç gün sonra buluşmak için sözleşiyoruz. Sahnedeki halinin farklı olduğunu söylese de günlük hayatta da o özel enerjiye sahip. Yazdığı şarkı sözleri gibi sohbet sırasında da söyledikleri sizi etkiliyor. Bir yanıyla hüzünlü, bir yanıyla çok neşeli. Hayatla, dünyada olup bitenle çok ilgili. Her ne kadar “Bence ben popstar değilim. İşimi yapıp devam ediyorum” dese de güzel ses, iyi şarkılar ve etrafa verdiği enerjisiyle gerçek bir starın bütün özelliklerine sahip. Çok söyleşisi yok. O sebeple onu bulmuşken bol bol soruyorum…

Son üç yıldır herkesin radarındasın, konserlerin dolup taşıyor, şarkıların hit oluyor. Sence insanlar seni neden bu kadar sevdi?

Yeni albüm çıktıktan sonra şarkılara yapılan yorumları okuyorum, genel olarak anlatılamayan bir duyguyu yazabilmem ve onu şarkılarda görmek hoşlarına gidiyor. Herhalde samimiyet de bir etken. Çünkü müziği ticaret düşünerek yapmıyorum. Bir müzisyen ve söz yazarı olarak beni tatmin edecek bir şeyin peşinden koşuyorum,
o dürüstlüğüm de hissediliyor olabilir. Ama bazen benim de Harbiye konserleri sırasında “Ne yaşıyoruz” diyesim geliyor.

Popstar olmaya alıştın mı?

Yok, hiç alışmadım. Popstarmışım gibi de gelmiyor. Sanırım ne yaşadığımı da hâlâ tam olarak anlamadım. ‘AKKOR’un dijital platformlarda yayımlandığı gece uygulama üzerinden albümü o an kaç kişinin dinlediğini gösterdiler. İnanamadım. Bana hâlâ en başındayım gibi geliyor. Bence ben popstar değilim. İşimi yapıp devam ediyorum.

İsmin büyüdükçe hayatında neler değişti?

Evlendim, bir köpek sahiplendim. İzmir’e taşındık. İşim olmadığında orada daha izole
bir hayat yaşıyorum.

Sahne ışıkları sönüp yalnız kaldığında starlığın en karanlık tarafı senin için ne oluyor?

İnsanlar seninle ilgili hiç sen olmayan bir karakter yaratıp ona inanıyorlar. Artık biliyorum
bu da böyle olmak durumunda, ama bazen hâlâ “O kişi ben değilim” diye bağırasım geliyor.

Bunlar arasında kendini en yanlış ifade ettiğin şey neydi?

Geçenlerde Harbiye konserinde bir şey yaşadım. Narin’in cesedi
o gün bulunmuştu. Çok üzüldüm, tam konuşma yaparken seyircilerimden biri “Ağlama” diye yüksek sesle bir çıkış yaptı. O an çok kırılgan bir noktadaydım, “Sana sormayacağım” dedim. Ben de kendime çok şaşırdım ve konuşmaya devam ettim. O konserden o an ve ardından ‘Fesuphanallah’ şarkısında dans ettiğimiz sahneyi birleştirmişler, “Madem üzgünsün, niye dans ediyorsun” diyenler olmuş. Ben sonra o konserden bir fotoğraf paylaştım, “Ağlama” diye bağıran dinleyicim bir yorum yazdı: “Sana destek olmak isterken sesim öyle çıktı ve benim yüzümden linçlendin” dedi. Ben de “Linçler önemli değil, önemli olan birbirimizi anlama niyetimiz” dedim. Biz kendi barışımızı sağladık. Ama baksan birileri için ben böyle korkunç bir cinayet haberini bile popülerlik kazanmak için kullanan duyarsız bir sanatçıyım. Tabii ki değilim. Ama herkes nasıl düşünmek isterse öyle düşünecek. Karışamam ki…

Müzik dünyasına girip yükseldikçe seni en hayal kırıklığına uğratan ne oldu?

Kadın bir müzisyensen, senin fikirlerin bir erkeğinki kadar değer görmüyor. Ya da bir erkek şarkıcı bir şeylerde başarılı olduğunu söylediğinde ‘egosu yüksek’ demiyoruz ona. Bu sadece müzik sektöründe de değil, her alanda böyle oturmuş. Bu düzenin değişmesi lazım.

Peki, bu erkek egemen ortamda fiziksel, psikolojik şiddet, taciz yaşadın mı?

İş ortamında yaşamadım ama yakın arkadaşlarım yaşadı. Günaşırı bir kişi ifşa ediliyor. Mesela uzaktan müziğini saygıyla takip ettiğim bir müzisyenin şiddet faili olduğunu duyuyorum. Korkunç! Bir kadına bunu yapan birinin konser yapmasını geçtim, sokakta gezebilmesi dahi bana tuhaf geliyor. Bir süre sonra olaylar unutuluyor ve bu döngü devam ediyor. Bunlar da insanın hayallerini burkan şeyler.

Yeni albümün adı ‘AKKOR’ ama albümde öyle bir şarkı yok. Bu isim nereden geldi?

Nereden aklıma geldi hatırlamıyorum, ben de düşünüyorum (gülüyor). İlk albümüm ‘Merhem’in ardından günlüğüme “İkinci albümümün adı ‘AKKOR’ olacak” diye yazmışım. Nitekim bu fikrimden vazgeçmedim. Akkor, yanmaktan küle dönmüş ama hâlâ ısı veren ateşin en son kısmı…

Sen küle dönmedin, tam kariyerinin kor noktasındayken bu isim seni ne kadar yansıtıyor?

Ben küllerden doğrulup yeniden kanatlanmaya takıntılıyım. Bu da albümde anlattıklarımı yansıtıyor.

Albümü “Her şeye rağmen ayakta kalan bir kadının hikâyesi” olarak tanımlamışsın. Her şeye rağmen demişsin ama senin için aslında her şey çok yolunda görünüyor…

Biri dün “Abla sen yeni evlenmedin mi, mutlu değil misin? Niye böyle şarkılar yazıyorsun” diye yorum yazmıştı. Tabii anlıyorum, dışarıdan bakılınca pek çok müzisyeninkinin aksine benim kariyerim hızlı yükseldi. İlk albümümle Türkiye’nin en prestijli salonlarında konserler yaptım. Uzaktan bakan bir göz için her şey çok şaşaalı görünüyor olabilir. Eskilere girmeyeceğim ama ilk albümden sonra 3,5 yıl geçti. Gözünüze güzel görünen şöhret denilen arkadaşımız benim de kapımı çaldı. Ve ben tanınmaktan çok hoşlanan biri olmadım. Hiç tanınmamayı tercih ederdim.

Aa neden?

Çok sokağa ait bir kızmışım gibi geliyor. Tanınır olduğun için bir şeyleri yapamaz hale geliyorsun, ben öyle olsun istemiyorum. Artık bu hayatı seçtim. Mesleğimin; gülü seven dikenine katlanır kısmındaki dikeni burası. Bir de linçlerle tanıştım. Kamusalın içinde hüviyet ismimle şarkı yazıp söylüyorum, bir yerden bir şeyler alınıp benimle alakası olmayan ebatta büyük konulara çevriliyor. Bunlar korkutuyor. O yüzden sanılmasın ki hayat çok güzel. Herkesin derdi kendi içinde. Ama bunları hiç anlatmadığım için tuzum kuru sanılıyor. Oysa çok hüzünlü ve sık sık düşen birisiyim. Ama özümde bir neşelilik var. 

‘HERKESİN KUYTUSU KENDİNE, ORALARDA KİM, NE YAŞAMAK İSTİYORSA YAŞASIN’

Albümdeki şarkı sözlerinden ilerleyelim. Albümün açılış şarkısı ‘Sağ Salim’ harika bir müzikle başlıyor, sözlerde “Kara delikten çıktım sağ salim” diyorsun. Senin hayatında çıktığın en büyük kara delik neydi?

Eski zamanlara ait bir hikâyeyi kapamak istediğim bir şarkı. İnsan kendini tam olarak görüp tanıyamayınca, belli bir takdir ve sevgiyi hep başka birinden beklediği bir yere takılı kalınca özünden bir mutluluk yaşayamıyor. Bu benim için büyük kara delikti ve ondan kurtuldum. Bu şarkıda aslında savaştan çıkmış bir kadını anlatıyorum. Kazanmış ya da kaybetmiş, önemli olan o değil. Hâlâ ayakta kalması bana
ilham veriyor. Etrafımda dinlediğim kadın arkadaşlarımın varoluş hikâyelerinden de çok ilham alıyorum.

‘Canın Beni Çekti’ şarkısına gelirsek. Senin canın en son kimi çekti?

Nasıl hin sorular bunlar! Öyle bir can çekmesi yok. Sen Sedat’ı da (eşi Sedat Arpalık) kastetmiyorsun şimdi (gülüyor).

Şarkında “Yerse benle kuytuya gel” diyorsun. Senin kuytuya gelsek bizi nasıl sürprizler bekler?

Şarkının orası kuytuya gelemeyeceğinin rahatlığıyla söylenmiş, boş yapma diyorum aslında. Herkesin kuytusu kendine, oralarda kim, ne yaşamak istiyorsa yaşasın.

Eşin şarkıyı dinlediğinde ne dedi?

İtiraf ediyorum; ‘Canın Beni Çekti’ şarkısını dinletirken Sedat ne düşünecek diye çok merak ettim. Çok sevdi. Mesela ‘Beni Ancak’ albümün en yangınlı şarkısı, ona yıllar önce başlamıştım. Ve bir kısmı da kurgu. Yoksa düşünsene “Evlendim, çok mutluyum” diye bir şarkı yapsam (gülüyor)… Benim elim kaleme hep huzursuzken gidiyor. İçeriyi kanırtınca da hep bir malzeme çıkıyor.

‘Burdayım’ isimli şarkın için de “Hayatımda yazdığım en özel şarkı” demişsin. Şarkı çocukluğuna yazılmış. Nasıl bir çocukluktu seninki?

Ona başladığımda hepimiz için bir ninni yazmayı düşünmüştüm. Üçüncü kıtada şarkı kendime döndü. Şimdi hayatım değişti, huzurluyum, sevilip alkışlanıyorum ama çocukluğuma
“Seni orada bırakmış değilim, beraberiz” demek istedim.

‘ALLAH ÇÖZÜMSÜZ DERT VERMESİN, KALAN ŞEYLERİN YOLU BULUNUYOR’

Sana neler şarkı yazdırıyor?

‘AKKOR’un kayıtlarından dönerken uçakta kendime ‘Ne bu şarkılar, ne yaşadın kızım? Huzurlusun, keyfin yerinde’ dediğimi hatırlıyorum. Yazdığım şarkıları anlayamamıştım bir süre. Sonra işte bir linç tufanı başladı, çok kötü etkilendim o dönem. ‘Durma Yürüsene’yi dinlemek çok iyi geldi o ara, çok güç verdi bana. Şarkılar sanki başıma gelecekleri önden görmüşüm gibi hissettirdi. Anladım, hayat düşmeler ve kalkmalarla dolu. Allah çözümsüz dert vermesin, kalan şeylerin yolu bulunuyor.

İlk albüm sonrası beklenti yüksek. Bunun tedirginliği var mı?

İnsan düşünüyor. Ama ben ilk albümümü de ‘Bunu yapayım ve anaakım beni alıp bağrına bassın’ diye yapmadım. Kendimi iyileştirmek için şarkı yazıyorum. Tabii sound düşünürken taş üstüne taş koymak istiyorsun. Aynı şeyleri tekrarlamaktan da hiç hoşlanmam. Sahnede hiçbir şarkım albümdeki orijinal hali gibi çalınmaz, yenilik severim. İkinci albüm söz konusu olunca da yeni, kaliteli, yoğun, epik bir sound istedim, öyle de oldu. ‘AKKOR’ benim için göğsümü gere gere taşıyabileceğim, hem memleketimi hem kendimi anlatabileceğim bir albüm. Global müzik dünyasına da tanıtmak istiyorum kendimi yavaş yavaş.

Zaten geçen günlerde de ‘grammy.com’un Global Spin serisinde giren ilk Türk sanatçı olduğun haberleri çıktı…

Evet, ödüllerden bağımsız ‘Recording Academy’ editörlerinin seçtiği bir liste. Uluslararası sahneye müzik üreten şarkıcıların performanslarına yer veriyorlar. Benim de ‘Ortak’ şarkımın canlı performansını yayımladılar.

‘Fikrim sorulursa derin analizler yapabilirim, bayılırım buna’

Boğaziçi Üniversitesi sosyoloji mezunusun. Müzik nereden çıktı?

Hep vardı. O zamanlar müzik kulübünde söylüyordum. Mezun olmadan BaBa ZuLa’yla söylemeye başladım.

Az sayıda söyleşin var. Seni tanımayan birine kendini nasıl anlatırdın?

Neşeli. Şaka yapmayı severim, insanları iyi dinlerim, fikrim sorulursa derin analizler yapabilirim, bayılırım buna.

Seni sen yapan en büyük özelliğin ne?

Zümrüdüanka gibi… Düşerken hemen buradan nasıl çıkacağız duygusuyla kuşatılmış birisiyim, yeniden kanatlanma bağımlısıyım. Kendime ve etrafıma devam etmek için güç olmak ve vermek özelliğim diyebilirim.

Senin katıldığın bir YouTube programından sonra egolu ve havalı olduğuna dair eleştiriler yapıldı.
Gerçekten öyle misin?

Kadınların “Şunu yaptım, bunu yaptım” diye kendi başarılarından bahsettikleri hikâyelere o kadar alışık değiliz ki… Kariyerin için normal bir şey anlatıyor olsan da mütevazı olmayan ve egosu kabarık birisi olarak görüntüleniyorsun. Hayatında böyle biri misin diyorsan, günlük hayatımda ‘Egom da egom’ diye dolaşan biri değilim.

 

‘SEDAT TATLILIĞIN İÇİNDE MESAFELİDİR’

Kâğıda döktüğün aşk sözleri hepimizin rehberi oluyor. Sen aşkı nasıl anlatırsın?

Beni düşündüren şey sevginin sorumluluğunu üstlenebilmek. Bir insanın her şeyi hoşuna gitmiyor olabilir. Bazı hallerini defolu bulabilir, kaldıramayabilirsin. Ama aynı şekilde o da sana bakınca çok fazla saçmalık görüyor olabilir. İşte sevgi bunların hepsini kucaklayabilmekten, birbirine özen ve şefkat göstermekten geçiyor.

Eşin Sedat’la yaşadığın nasıl bir aşk?

Tanıştığımızda ‘Tutuşmuş Beraber’ videosu YouTube’da çıkalı bir hafta olmuştu. BaBa ZuLa’yla Melbourne’e turneye gitmiştik. Sedat’la orada tanıştık, orada yaşıyordu. Sonrasında ben kendi konserlerimi yapmaya çalışıyordum. Araba kiralayıp gittiğimiz İzmir’deki ilk konserimden -40 kişi vardı- bütün Harbiye’lerime o yanımdaydı. Kariyerim gelişirken bana hep destek oldu, sevgiyi ve emeği öğretti. Ona “Bana bunların hiçbirinin önemi olmadığını hatırlattığın için teşekkür ederim” diyorum. Çünkü konserden eve gelip Sedat’a ve köpeğim Garip’e sarıldığım zaman bütün alkışların, parıltının hepsinin durduğunu ve gerçek parıltıma sarıldığımı hissediyorum. Hiçbir şey o huzur ve güveni hissetmekten daha büyük değil. Pirüpak bir sevgiyi bu kadar korkusuzca verebilen biriyle hayatı paylaşmak benim en büyük şanslarımdan biri.

Melbourne’den Türkiye’ye mi getirdin eşini?

Aşkının peşinden o buraya geldi.

Nasıl tanıştınız?

Turneye gitmiştim. Turneyi ayarlayan arkadaşımıza yardım etmek için bizi havalimanında karşıladı, otele götürdü. Yoksa mimar ve böyle konularla alakası yoktu.

İlk görüşte aşk mıydı?

Günlüğüme şöyle yazmışım: “Ne kadar ilginç bir his. Sanki onun yanında başıma hiçbir şey gelmeyecekmiş gibi.” Onu ağaca benzetiyordum. Siz de tanışmışsınız, seninle tokalaştığında ‘Bana ihtiyacın varsa ben buradayım’ hissini veriyor, değil mi?

Evet. İlk adımı kim attı?

Ben. Sedat tatlılığın içinde mesafelidir. Ama ilişki başladıktan sonra biraz zorlamış olabilirim. Tam bir yabani gibi davrandım. Aklıma geldikçe ilk iki yıl tam bir baş belasıydım diye özür diliyorum.

‘SAHNEDE SEKSİYİM’

Hep seksi miydin?

Seksi falan değilim, şu an bana boş yapıyorsun (gülüyor).

Sahnede öylesin bence…

Sahnede seksiyim. Kıyafet öyle bir alan tanıyorsa ‘diva bebe’nin değmeyin keyfine.

‘Diva bebe’ nedir?

Öyle bir isim kaldı üzerimde. Ona da “Kendine diva diyor” falan diye kızıyorlar ama bebe ayol! Tatlış bir takma isim bence.

Kadın bir müzisyensen fikirlerin bir erkeğinki kadar değer görmüyor. Ya da bir erkek şarkıcı bir şeylerde başarılı olduğunu söylediğinde ‘egosu yüksek’ demiyoruz ona. Sadece müzik sektöründe değil, her alanda böyle. Bu düzenin değişmesi lazım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir