“`html
İsrail’in Nükleer Silah Programı ve Son Gelişmeler
Geçtiğimiz hafta Cuma günü İsrail’in hayata geçirdiği Yükselen Aslan Operasyonu’nun temel nedeni, İran’ın nükleer gelişimini engellemek olduğu belirtildi. Bu bağlamda, etkili isimlerden olan bilim insanları Feridun Abbasi ve Muhammed Mehdi Tehrançi, hedef alınan ilk isimler arasında yer aldı. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, dün yaptığı açıklamada, Tahran bölgesindeki on nükleer hedefin yok edilmek üzere olduğunu vurguladı.
ABD Başkanı Donald Trump, istihbarat raporlarına karşı gelerek İran’ın nükleer silah geliştirmeye devam ettiğini açıkladı. Trump, istihbarat başkanı Tulsi Gabbard’ın ifadelerine karşı “Onun söylediklerinin benim için önemi yok; bence çok yakındalar” ifadelerini kullandı.
The New York Times, İsrail’in İran’ı kesin bir dille suçlamasının ardından, İsrail’in gizli nükleer silah programı hakkında bilgiler paylaştı. Resmi olarak programın varlığını kabul etmeyen İsrail, bazı uzmanlara göre bu alanda hızlı bir gelişim gösteriyor.
Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsü’nden nükleer güvenlik uzmanı Alexander K. Bollfrass, “Diplomatik perspektiften bakarsak, İsrail yönetimi programın varlığını ne onaylıyor ne de inkâr ediyor” dedi.
Bollfrass ayrıca, geçmişte İsrail’in Orta Doğu’yu nükleer silahlarla “tanıştıran” ilk ülke olmayacağını ileri sürdü. Bu şekilde bilinçli olarak belirsiz bir dil kullanmanın, mevcut nükleer silah programının üzerini örtme çabası olduğuna dikkat çekti.
İsrail’in Nükleer Silah Kapasitesi Ne Düzeyde?
Silah Kontrolü ve Silahların Yayılmasının Önlenmesi Merkezi ile Nükleer Tehdit Girişimi’ne göre, İsrail’in en az 90 adet nükleer başlığı bulunuyor ve yüzlerce üretim için yeterli bölünebilir malzeme mevcut. Birleşmiş Milletler Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın verilerine göre, dünya genelinde 30 ülke nükleer silah geliştirme kapasitesine sahipken, sadece dokuz ülke bu silahlara sahip durumda.
Nobel ödüllü Nükleer Silahların Tamamen Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Kampanya grubuna göre, en az sayıda nükleer silah, Kuzey Kore’de bulunurken, ikinci sıradaki ülkenin İsrail olduğu bildirilmektedir.
Uzmanlar, İsrail’in nükleer başlıklarını çeşitli platformlardan, örneğin jetler, denizaltılar veya balistik füzelerden ateşleme kapasitesine sahip olduğuna dikkat çekiyor. Buna ek olarak, Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore ve Güney Sudan, Birleşmiş Milletler Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’na imza atan ülkeler arasında yer almıyor. 1970 yılından bu yana süregelen bu antlaşma, ülkelerin nükleer enerjiyi barışçıl amaçlarla kullanmalarını sağlamak ve nükleer silahların yayılmasını önlemeyi hedefliyor.
İran ise antlaşmayı imzalayan bir ülke. Ancak İsrail, ABD ve diğer bazı ülkeler, Tahran’ı nükleer silah geliştirme amacıyla uranyum zenginleştirme faaliyetleri yürütmekle suçluyor.
Uranyum zenginleştirme, uranyum-235 elementinin santrifüj tesislerinde dönüştürülmesi anlamına geliyor. Bu işlem sonucu, uranyum-235’in konsantrasyonu artırılmakta. Nükleer enerji üretimi için yeterli seviyeye ulaşırken, nükleer silah üretiminde daha yüksek saflıkta uranyum-235 gerekmekte. İsrail ve Batılı güçler, İran’ın uranyum zenginleştirme programına karşı çıkmakta, İran ise faaliyetlerinin tamamen barışçıl olduğunu ileri sürüyor.
Antlaşmaya göre yalnızca Birleşmiş Milletler’in daimi üyeleri olan İngiltere, Çin, Fransa, Rusya ve ABD resmi nükleer silahlara sahip ülkeler arasında kabul ediliyor. Bu ülkeler, nükleer silah denemelerini 1967’den önce gerçekleştirmiştir. İsrail, bu antlaşmayı imzalamak isterse mevcut silahlarından vazgeçmek zorunda kalacak.
İsrail Ne Zaman Nükleer Silahlara Sahip Olmaya Başladı?
Kaynaklara göre, İsrail yönetimi, 1948’de kurulduğundan beri nükleer silah geliştirmeyi amaçlıyor. 1952 yılında oluşturulan İsrail Atom Enerjisi Komisyonu’nun ilk başkanı Ernst David Bergmann, nükleer silahın ikinci bir Holokost yaşanmaması için bir garanti oluşturacağı yönünde açıklamalarda bulunduğu biliniyor. Araştırmalar, Dimona kasabasındaki ilk silah geliştirme tesisinin 1958 yılında inşa edilmeye başlandığını gösteriyor.
Ayrıca, ABD istihbaratına ait bir raporda 1960 tarihli raporda, Dimona projesinin plütonyum üretimi için bir yeniden işleme tesisi içerdiği kaydedildi. Bu rapor, projenin nükleer silahlarla yakından ilişkili olduğunu belirtti.
Silah Kontrol Birliği’ne göre, İsrail, 1967 civarında nükleer patlayıcı üretme yeteneğini gizli bir şekilde geliştirmiştir. 1973 yılına gelindiğinde ise ABD, İsrail’in nükleer silahlara sahip olduğunu kabul etmiştir.
Avrupa ve Asya’da, 30’dan fazla ülkenin ABD’nin ‘nükleer şemsiyesi’ altında korunduğu bilinirken, İsrail bu ülkeler arasında yer almamaktadır. Bu durum, İsrail’in kendi nükleer silahlarının ve dolayısıyla caydırıcılık gücünün varlığa bir teyit niteliğindedir.
Bollfrass, “Sonuç olarak, İsrail’in güvenliğinin sağlanması için sorumluluğun onlarda olduğuna dair bir bakış açısı var ve bunu gerçekleştirmek için ne varsa yapacaklardır” diye ifade etti.
İsrail Nükleer Silahlarını Savaşlarda Kullandı Mı?
Hayır, İsrail nükleer silahlarını hiçbir savaşta kullanmamıştır. Yahudi tarihiyle ilgili kapsamlı kaynaklardan biri olarak kabul edilen Yahudi Sanal Kütüphanesi’nde yer alan raporlar, İsrail’in 1967 ve 1973 yıllarındaki savaşlar sırasında nükleer bombalarını hazırlamakta ancak kullanmamakta olduğunu göstermektedir.
Son 50 yıl içinde, İsrail’in güneydoğusundaki Necef Çölü başta olmak üzere çeşitli bölgelerde yer altı nükleer silah testleri yaptığını duyuran haberler çıkmıştı. En dikkat çekeni 1979 yılında yaşanan ve nükleer patlamaları tespit etmek amacıyla tasarlanmış Amerikan Vela uydusunun kaydettiği çifte patlamayı içermektedir. Bu olay, bazı bilim insanları tarafından İsrail veya Güney Afrika’nın gerçekleştirdiği bir nükleer testin izi olarak yorumlanmıştır.
İsrail, bu durumu her zaman reddetse de eski başkan Jimmy Carter’ın 2010 yılında yayımlanan Beyaz Saray günlüklerinden, o zamanlarda İsrail’in Güney Afrika’nın güney kıyısında bir nükleer test yaptığına dair yaygın bir inanç olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak bu inanç hiçbir zaman kanıtlanamamıştır. Vela Olayı’na dair belgeler hala gizli tutulmakta ve olayın detayları belirsizliğini korumaktadır.
İsrail Nükleer Silahlarını Nerede Geliştiriyor?
İsrail’in nükleer silah programının Dimona bölgesinde yer aldığına yönelik yaygın bir görüş bulunmaktadır. Uzmanlar, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na bağlı denetçilerin bu tesisi hiç ziyaret etmediğini ve denetleme ile ilgili bir anlaşma olmadığını vurgulamaktadır. Oysa İran’ın nükleer programı düzenli olarak denetlenmektedir.
1960’lı yıllarda Dimona’yı ziyaret eden bazı ABD’li bilim insanları, buradaki programın barışçıl olduğu sonucuna ulaşmışlardı. Ancak tarihsel bilgiler, bu incelemelerin sınırlı olduğunu göstermektedir ve ABD’li denetçilerin o tarihten beri tesisle ilgili herhangi bir kanıt bulunmamaktadır.
Son beş yılda yapılan uydu görüntülemeleri, Dimona’da bazı yeni inşaat faaliyetlerini göstermektedir. Uzmanlar, burada bir modernizasyon sürecinin yaşandığına dair yorumlar yapmaktadır. Son günlerde Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün yayımladığı bir raporda, İsrail’in plütonyum üretimini artırmak amacıyla Dimona’daki bir reaktörü güncellemekte olduğu bilgisi yer aldı. Plütonyum, hem nükleer silahlar hem de barışçıl amaçlarla, örneğin uzay araçları gibi, kullanılabilen bir materyaldir.
Gizemiyle dikkat çeken Dimona, yıllardır İsrail’in nükleer silah programına dair ilgi ve tartışmaları da beraberinde getirmektedir. 2018’de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, burada yaptığı açıklamada, “Bizi yer yüzünden silmekle tehdit eden düşmanlar, kendilerini de aynı tehlikeye sokmaktadırlar ve hiçbir şekilde hedeflerine ulaşamayacaklardır” sözleriyle dünya kamuoyuna bir mesaj göndermiştir.

“`